Peki sürekli şiddete maruz kalan kadınlar bu durumda neler hissediyorlar? Ülkemizde yapılan bir araştırma aslında kadınların fiziksel şiddetten çok psikolojik şiddete maruz kaldığını ve kadınların psikolojik şiddete uğramaktan daha fazla korktuklarını ortaya çıkardı.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Psikolojisi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Öznur Özdoğan danışmanlığında Melike Nur Kılıç tarafından hazırlanan yüksek lisans tezinde, şiddete uğrayan kadınların manevi, psikolojik ve hukuksal yaklaşımları araştırıldı.
Araştırma kapsamında, Ankara’da, Kadın Sığınma Evi’nde kalan, 3’ü okuma yazma bilmeyen, 2’si okur-yazar, 9’u ilkokul, 4’ü ortaokul, 1’i lise ve 1’i de üniversite mezunu toplam 20 kadınla yüz yüze görüşme yapıldı.
Görüşmede, kadınlardan 19’unun fiziksel, cinsel, sözel, duygusal ve ekonomik şiddet gördüğü, sadece 1’inin fiziksel şiddet görmediği tespit edildi.
Balkondan atılan, kezzapla yakılan ve daha birçok eziyetle karşılaşan kadınların bazılarının fiziksel şiddetin etkilerini uzun süreden beri taşıdığı görülürken, aile içi şiddetin psikolojik sonuçlarının çok daha fazla hissedildiği ortaya çıktı.
Görüşmede huzursuz ve çekingen olan kadınların bir çoğunun, fiziksel şiddetten çok küfür ve hakaretleri rahatsız edici bulması dikkat çeken bulgular arasında yer alıyor. Kadınların çoğu fiziksel şiddete zamanla alıştıklarını ancak sözel şiddeti hazmedemediklerini ifade ederken, ”O kadar dövüyordu, ama bir de küfretmiyor muydu, bunu kaldıramıyorduk” tarzındaki ifadelerin hemen hemen tüm kadınlar tarafından kullanıldığı görüldü.
Araştırmanın makalesinde, bu durumun kadınların beyinlerindeki duygusal lobun daha fazla çalışmasına bağlanıyor.
Sosyal açıdan da kadınların topluma ve çevrelerine karsı güvenini kaybetmiş oldukları, bazı durumlarda eşlerinden dolayı tüm erkeklere karşı ön yargılı hatta düşmanca tavırlar sergiledikleri gözlemlendi.
ŞİDDET GÖREN KADIN İMTİHAN EDİLDİĞİNİ DÜŞÜNÜYOR
Araştırmada, ayrıca kadınların manevi yönleri ile ilgili de dikkat çekici bulgulara rastlandı. Görüşme yapılan kadınlardan bazılarının gördüğü şiddetle Allah’ın kendisini imtihan ettiğini düşündüğü de ortaya çıktı.
Kur’an-ı Kerim okuyarak rahatlamaya çalışan kadınların, bu şekilde huzur bulduğu, şiddet uygulayan kocalarının değişmesi ve kendilerine dayanma gücü verilmesi için de dua ettikleri belirlendi.
Şiddet mağdurlarından ”Hayriye” isimli kadın, yaşadığı dayak olayının dışında bir de oğlunun ölümcül hastalığıyla ilgilenirken, ”Bunların bir sınav olduğuna inanıyorum. Bu sınavı geçeceğime de inanıyorum” ifadelerini kullanması dikkat çekici bulundu.
Kadınların çoğu sabrederek sıkıntılı günleri aşacağına inanıyor.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Psikolojisi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Öznur Özdoğan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kadınlara uygulanan şiddetin aile içinde daha fazla gerçekleştiğini belirterek, aile bireylerinden özellikle eşlerden kadınları korumanın gereğinin daha yeni yeni anlaşılmaya başlandığına dikkati çekti.
Kadına yönelik şiddetin 1970’lerden önce dışarıdan uygulanan saldırılar ve tecavüz olayları olarak değerlendirildiğini, aile içinde kadınların daha mağdur olduğunun tahmin edilmediği o dönemlerde bu tür olayların kadınlar tarafından kolaylıkla dışarı sızdırılmadığını anlatan Özdoğan, ”Yapılan ilk araştırmalarda fiziksel şiddet üzerinde duruldu ama araştırmalar arttıkça anlaşıldı ki, kadınlar daha çok psikolojik şiddette maruz kalıyorlardı” dedi.
Özdoğan, kadınlara uygulanan psikolojik istismar veya duygusal şiddetin, bağırmak, hakaret etmek, küfretmek, tehdit etmek, korkutmak, aşağılamak, alay etmek, karar vermesine izin vermemek, başka kadınlarla erkeklerle kıyaslamak, inançlarını-kökenini-işini-maaşını küçümsemek gibi duygusal veya sözel baskı veya hırpalama şeklinde görüldüğünü ifade etti.
Sözel şiddet kadının öz güvenini yok etmeye yönelik etkili bir saldırı yöntemi olduğunu dile getiren Özdoğan, ”Sürekli aşağılanmak, alay edilmek sonucu kadının kendi özüne saygısı azalmaktadır. Bizim kültürümüzde bir deyim vardır, ‘birine kırk defa deli dersen deli olur’ diye. Sürekli duygusal şiddete maruz kalan kadın da zamanla kendini değersiz hissetmekte ve şiddeti ‘hak ettiğini’ düşünmeye başlamaktadır” şeklinde konuştu.
Doç. Dr. Öznur Özdoğan, şiddet gören kadınların dini eğilimlerinin artmasıyla ilgili olarak da ”Din yanlış yorumlamalarla bir taraftan kadına yönelik şiddeti besler gibi görünürken, bir taraftan da şiddetin kadında yol açtığı yaraları onarıyor” dedi.
İnsanların acılarla baş edebilmede dini kaynaklardan yardım almasının doğal bir durum olduğunu ifade eden Özdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:
”Şiddete maruz kalan kadınlar, sabır değerini yaşamada, hoşgörüde, çocuklarına bakabilecek gücü bulabilmede, umudunu canlı tutmada, affedebilmede, Kur’an’ın, Peygamberimizin ve Anadolu bilgelerinin yaklaşımlarından beslenmektedirler. Araştırmamız kapsamında görüştüğümüz kadınlardan birinin, ‘inancım olmasa çoktan ölürdüm, dayanacak gücüm kalmamıştı. Bir yandan parasızlık, bir yandan hakaretler, dayak… Hep dua ettim ve çözüm aradım, umudumu hiç yitirmedim. Çocuklarıma makarna çeşitlerini yapmaktan üzüldüğüm ve tükendiğim bir anda bir doktorun ofisinde iş buldum. İyi ki ölüm isteğimi gerçekleştirmemişim’ şeklindeki ifadeleri de bu durumu daha anlaşılır kılıyor.” konuştu.